Türkiye'nin Ukrayna-Rusya Barış Görüşmelerine Ev Sahipliği: Çok Katmanlı Bir Diplomasi Hamlesi

ULUSLARARASI İLIŞKILER

5/14/20253 min oku

1. Türkiye’nin Küresel Sistemde Yükselen Diplomatik Konumu

2025 yılı itibarıyla Türkiye'nin uluslararası sistemdeki pozisyonu, yalnızca bölgesel bir aktör olmaktan öteye geçmiş, çok taraflı krizlerde arabulucu rol üstlenen stratejik bir merkez hâline gelmiştir. Bu çerçevede, Türkiye'nin İstanbul'da düzenlenmesi planlanan Ukrayna-Rusya barış görüşmelerine ev sahipliği yapması, hem kendi dış politikasının istikameti hem de küresel diplomasideki yeri açısından çok yönlü bir anlam taşımaktadır.

Ukrayna-Rusya savaşı, yalnızca iki ülke arasındaki silahlı bir çatışma değil; aynı zamanda NATO, Avrupa Birliği, Çin ve ABD gibi küresel aktörlerin doğrudan ya da dolaylı olarak müdahil olduğu, sistemsel sonuçları olan bir savaş olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bu krizin çözümüne yönelik yürütülecek her türlü diplomatik girişim, sadece taraf ülkeleri değil, uluslararası güvenlik mimarisinin yeniden yapılandırılmasını da etkileyebilecek niteliktedir. Bu bağlamda, Türkiye'nin bu masaya ev sahipliği yapması, konumunun yalnızca coğrafi değil, stratejik olarak da merkezî olduğunu bir kez daha teyit etmektedir.

2. Çok Yönlü Dış Politika: Diyalog Kanallarını Açık Tutmak

Türkiye, hem Rusya hem de Ukrayna ile diplomatik ilişkilerini savaş süresince koruyabilmiş ender ülkelerden biri olmuştur. Büyük bir diplomasi sınavının verildiği bu dönemde Ukrayna devletine İHA vb. desteklerini sürdürmeyi başarmış fakat diğer yandan Avrupa ve ABD karşısında yaptırımlara maruz kalan Rusya devletine de harika bir diplomasi başarısıyla iletişimi kesmemiştir. Enerji, ticaret, savunma ve tahıl koridoru gibi alanlarda taraflarla temasını sürdüren Türkiye, bu süreklilik sayesinde diplomatik bir güven sahası oluşturmayı başarmıştır. Dolayısıyla bu görüşmelere ev sahipliği yapması, tesadüfi bir gelişme değil; uzun süredir yürütülen çok yönlü dış politikanın bir sonucu olarak okunmalıdır.

Bu hamle, Türkiye için birkaç açıdan önem arz etmektedir. İlk olarak, çatışmanın çözümüne katkı sunmak, Türkiye’nin “barışçı güç” imajını güçlendirecek ve kamu diplomasisi açısından değerli bir prestij sağlayacaktır. İkinci olarak, başarılı bir arabuluculuk girişimi, Türkiye’nin uzun süredir arzu ettiği Avrupa Birliği üyeliği ve NATO içerisindeki etkisini artırma yönünde dolaylı fakat güçlü bir argüman oluşturacaktır. Özellikle Batı'nın diplomatik kanallarının tıkandığı ve taraflar arasında doğrudan iletişimin zayıfladığı bir dönemde Türkiye’nin devreye girmesi, çok kutuplu bir dünya düzenine geçişte rol oynayabilecek aktörlerden biri olduğunu göstermektedir. Son olarak ise bölgede ve küreselde her daim iletişim ve arabulucu pozisyonu ile görünürlüğünü artıran Türkiye, diğer yandan da tüm sorun yaşayan ülkelere kapı açmış olmaktadır.

3. Riskler, Sorumluluklar ve Geleceğe Dair Kazanımlar

Bu ev sahipliği, Türkiye'nin dış politikadaki “denge stratejisini” daha görünür kılacaktır. Ne tam olarak Batı bloğunun ne de Doğu eksenli aktörlerin mutlak bir parçası olan Türkiye, esnek diplomasi anlayışı sayesinde farklı cephelerde aynı anda diyalog kurabilme yeteneğini kazanmıştır. Bu da onu, uluslararası çatışmalarda tarafsızlık algısını güçlendiren, güvenilir bir müzakere zemini hâline getirmektedir.

Ancak bu sürecin risk barındırdığı da unutulmamalıdır. Görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması ya da taraflardan birinin süreci istismar etmesi, Türkiye’nin tarafsızlığına yönelik eleştirilere zemin oluşturabilir. Ayrıca görüşmelerin ardından ortaya çıkacak politik sonuçların, bölgesel dengelerde Türkiye’yi zorlayabilecek yeni diplomatik sorumluluklar doğurması muhtemeldir. Yani bu süreç, sadece diplomatik prestij kazanımı değil; aynı zamanda dikkatli yönetilmesi gereken bir sorumluluk alanıdır.

Sonuç

Türkiye’nin Ukrayna-Rusya barış görüşmelerine ev sahipliği yapması, çok boyutlu bir stratejik aklın ürünüdür. Barış ve istikrarı önceleyen bu diplomatik pozisyon, Türkiye’nin sadece bölgesel krizlerde değil, küresel meselelerde de söz sahibi olmak istediğinin açık bir ifadesidir. İstanbul'da kurulacak müzakere masası, bir yönüyle savaşın sona ermesi umudunu taşırken, diğer yönüyle Türkiye’nin uluslararası sistemdeki yeni kimliğini pekiştirme sürecinin simgesel bir örneği hâline gelmiştir.