Cem Sultan’ın Hayatında Az Bilinenler
TARIHTE SAKLI KALANLAR
5/9/20252 min oku


Giriş
Cem Sultan, Osmanlı tarihinin en çok tartışılan ve trajik figürlerinden biridir. II. Bayezid ile girdiği taht mücadelesi ve sonrasında Avrupa”a geçirdiği sürgün yılları, tarih kitaplarında genellikle siyasi boyutuyla anlatılsa da, onun hayatında çoğu zaman göz ardı edilen çok sayıda ayrıntı vardır. Bu yazıda, Cem Sultan’ın hayatına dair az bilinen olaylara, kişisel tercihlerine ve tarihi etkilerine akademik bir çerçevede ışık tutulacaktır.
1. Cem Sultan’ın Şair Kimiğiylė Tanınmayan Yönü Cem Sultan sadece bir şehzade değil, aynı zamanda bir divan şairiydi. "Cem" mahlâsıyla yazdığı gazel ve kasidelerde, hem klasik Fars etkisini hem de Anadolu'nun lirik havasını yansıtan derinlikli dizelere rastlanır. Onun divanı, bir şehzadenin iç dünyasını, siyasi hayal kırıklıklarını ve sürgünle gelen hasreti anlamak için birincil kaynaklardan biridir (Uzun, 2005: s. 178). Cem Sultan’ın, Avrupadaki sürgün yıllarında bile şiir yazmaya devam ettiği ve eserlerinin bir kısmını oradaki Latin çevrelerine ulaştırdığı bilinmektedir (Gökyay, 1992: s. 64).
2. Cem Sultan’ın Vatikan ile Kurduğu Stratejik İlişkiler Vatikan”a geçirdiği yıllar, sadece bir esaret dönemi değil, aynı zamanda Cem Sultan'ın Batı siyasetine aktif bir özne olarak katıldığı bir süreçtir. Papa VIII. Innocentius ile kurduğu diplomatik ilişkiler, Osmanlı tahtını elde etmek için Batı desteğini aradığını gösterir (Babinger, 1992: s. 293). Hatta Papa, Cem Sultan'ı, Osmanlı'ya karşı haçlı seferi düzenlemek için bir ara "Doğu'nun kralı" olarak sunmaya çalışmıştı. Bu diplomatik temaslar, sadece Cem Sultan’ın siyasi yeteneğini değil, Batılı liderlerin Osmanlı iç siyasetini ne kadar yakından izlediğini de gösterir (Imber, 2002: s. 142).
3. Cem Sultan’ın Zehirlendiği İddiaları ve Son Anları Cem Sultan’ın 1495 yılında Napoli’de ölüşü, yüzlerce yıldır tartışma konusudur. Resmî kayıtlarda hastalıktan öldüğü yazsa da, Fransız Kralı VIII. Charles'ın talimatıyla zehirlendiği yönündeki iddialar kuvvetlidir (Lewis, 1980: s. 214). Osmanlı Devleti’nin, Cem Sultan’ın yaşamını yitirmesiyle Batı’dan gelecek siyasi baskılardan kurtulduğu düşünülür. Naaşının uzun yıllar sonra Türkiye’ye getirilmesi de bu trajedinin sembolik bir devamı gibidir.
Sonuç Cem Sultan’ın hayatı sadece bir taht mücadelesi değil, aynı zamanda bir entelektüelin, sürgün şehrinin, şiirin ve diplomasinin tarihidir. Onun Batı’da çizdiği profili, Osmanlı şehzadelerinin sadece mücahit ya da devlet adamı olarak değil, kültürel aktörler olarak da ele alınması gerektiğini gösterir. Bu az bilinen yönleriyle Cem Sultan, tarihsel anlatıya yeni bir derinlik kazandırır.
Kaynakça
Babinger, F. (1992). Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı. Çev. M. Şferif, İstanbul: Kabalcı Yayınları.
Gökyay, O. Ş. (1992). Cem Sultan Divanı ve Hayatı. İstanbul: TTK Yayınları.
Imber, C. (2002). Osmanlı İmparatorluğu 1300–1650. İstanbul: İletisim.
Lewis, B. (1980). The Muslim Discovery of Europe. New York: W. W. Norton & Company.
Uzun, M. (2005). "Cem Sultan'ın Şiirlerinde Sürgün Algısı", Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 12(1), 172-184.