Avrupa’da Artan Sağ Popülizm ve Göçmen Karşıtı Politikalar

GÖÇTARIHI

5/14/20252 min oku

Avrupa’nın Yeni Siyasi Yüzü

2025 yılı itibarıyla Avrupa kıtasında siyasi dengeler önemli bir değişimden geçiyor. Göç karşıtı söylemleri merkezine alan aşırı sağ partiler, yalnızca küçük muhalefet grupları olmaktan çıkarak ana akım siyasetin güçlü aktörleri hâline geliyor. Bu durum, özellikle göçmenler ve sığınmacılar için hem toplumsal hem de hukuki anlamda ciddi sonuçlar doğuruyor.

Fransa’da Marine Le Pen’in partisi yeniden gündemde, Almanya’da AfD (Almanya için Alternatif) oy oranlarını artırıyor, İtalya’da Meloni hükümeti sert göç yasalarını uygulamaya koyuyor. Tüm bu gelişmeler Avrupa Birliği’nin ortak göç politikası arayışını daha karmaşık bir hâle getiriyor.

Sağ Popülizmin Yükselişi ve Nedenleri

Göç karşıtı partilerin güç kazanmasının ardında çok katmanlı sebepler yatıyor:

  • Ekonomik Korkular: İşsizlik, sosyal yardımlara erişimde rekabet endişesi.

  • Kimlik Krizi: Kültürel farklılıklar üzerinden yapılan “biz ve onlar” ayrımı.

  • Güvenlik Algısı: Terör saldırıları sonrası Müslüman göçmenlere yönelik önyargılar.

  • Pandemi ve Sonrası: Sağlık sistemi üzerindeki yük ve kontrol kaygısı.

Bu söylemler özellikle yerel seçim dönemlerinde yoğunlaşmakta, sosyal medya algoritmaları üzerinden de geniş kitlelere ulaşmakta.

Sertleşen Politikalar: Uygulamalar ve Örnekler

Fransa:

  • “Göçmen Kriminalizasyonu” adı altında sınır dışı süreci kolaylaştırıldı.

  • Barınma merkezleri sıkılaştırıldı, kimlik kontrolü arttı.

Almanya:

  • Bazı eyaletlerde gönüllü geri dönüşü teşvik eden kampanyalar yürütülüyor.

  • AB dışı ülkelerle geri kabul anlaşmaları hızlandırıldı.

İtalya:

  • Akdeniz üzerinden gelen teknelere liman yasağı uygulanıyor.

  • Sivil toplum kuruluşlarının arama-kurtarma operasyonları kısıtlandı.

Bu politikalar, uluslararası insan hakları sözleşmeleriyle zaman zaman çatışma hâlinde. Göçmenlerin yaşam koşulları bu nedenle dramatik şekilde kötüleşebiliyor.

AB’nin Sınır Dışı Mekanizmaları: Yeni Planlar ve Riskler

Avrupa Birliği Komisyonu, 2025 başında yeni bir sınır dışı stratejisi duyurdu. Buna göre:

  • “Hızlı işlem merkezleri” adı verilen geçici sınır tesisleri kurulacak.

  • Eurodac sistemi üzerinden biyometrik verilerle daha hızlı kimlik tespiti yapılacak.

  • “Güvenli ülke” tanımı genişletilerek daha fazla sığınmacının reddi sağlanacak.

Ancak bu sistemin özellikle etik ve hukuki açıdan büyük tartışmaları beraberinde getireceği öngörülüyor. İnsan hakları kuruluşları, “geri gönderme yasağı” ilkesinin zedelendiğini savunmakta.

Göç Yönetiminde Sertleşme mi, Çözüm mü?

Avrupa’da yükselen sağ popülizm, yalnızca siyasi bir dönüşüm değil, aynı zamanda insan hareketliliğine bakışın da değiştiğinin işareti. Göçmenler artık yalnızca birer birey değil, oy hesaplarının nesnesi hâline gelmiş durumda.

Bu gelişmeler karşısında:

  • Demokratik değerlerin korunması,

  • Sığınmacı haklarının uluslararası normlara uygun biçimde teminat altına alınması,

  • Toplumsal entegrasyonun siyasal popülizmin önünde tutulması

önemli birer sorumluluk alanı hâline geliyor. Avrupa'nın bu kritik eşikte hangi yolu seçeceği, sadece kıtanın değil, tüm dünya göç dinamiklerinin geleceğini de etkileyecek.